Sayın Başkan, Sayın Divan, Türk Eczacılar Birliği'nin Sayın Başkanı, kurullarımızın değerli başkan ve üyeleri, salonda bulunan değerli oda başkanlarım, değerli yönetici arkadaşlarım, değerli meslektaşlarım, hepinizi Gaziantep Eczacı Odası adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Kongremizin başarılı geçmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlar; kongre konuşmalarına başkan ,yönetici ,delege arkadaşlarımız Türkiye’yi, dünyayı, hayatı, çevreyi anlatarak , sorgulayarak başlıyorlar. Bu bizim güzel bir geleneğimiz ve devam etmesi de gerekiyor. Ben de böyle başlamak istiyorum. Biraz Türkiye ile başlamak istiyorum; ondan sonra da eczacılara ve kendi sorunlarımıza dönmek istiyorum.
Ağır bir gündemi olan, son dakika aksiyonlarının eksik olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Dönüp de son on güne baktığımız zaman;
Sınırımızı ihlal eden bir Rus uçağını düşürdük.
Yaptıkları haberden dolayı iki önemli ve muhalif gazeteci tutuklandı.
Bir meslek odası başkanı, bizim gibi bir meslek odası başkanı, barışı savunan bir avukat, baro başkanı iki polisle birlikte teröre kurban gitti.
Sokağa çıkma yasağı olan ilçelerimiz - şehirlerimiz var ve üstüne bir de buralarda çatışmalar devam ediyor.
Son altı ayda olan olaylar ise ;
Bombalamalarda yüzlerce insanımızı kaybettik. Yüzden fazla polisi-askeri şehit verdik .
Son 19 ayda 4 secim yaşadık.
Son 4 yılda ise 2.5 milyon insanı ülkemizde misafir etmek zorunda kaldık. Sokaklarımızı ,evlerimizi onlara açmak zorunda kaldık.
Bunun haricinde toplumsal reflekslerimiz değişmeye başladı.
Farklılıklarımız arttı ,her şey siyahla beyaz oldu, grinin de olduğunu unutmaya başladık. Hayatta evet siyah da vardır, beyaz da vardır. Ama grinin de olduğunu unutmaya başladık. Keskinleşmeye başladık.
Teröre kurban verdiklerimize birlikte ağlamayı unuttuk .O senden o benden diye kimine ağladık, kimine sevindik. Su testisi su yolunda kırılır demeye başladık.
Tutuklamalara karşı, yazdıklarından dolayı tutuklamalara karşı ‘'evet, iyi oldu bunların içeriye girmesi’' diyenler oldu . Hatta ''şunların da girmesi gerekir'' diyen gazeteciler var bu ülkede.
Demokrasi, adalet, temel haklar konusunda ciddi eksikliklerimiz devam ediyor.
Bütün bu yaşadıklarımızın çözümünü ve istikrara ulaşmayı, parlamenter demokrasi yerine başkanlık sisteminde bulan ve yaşadıklarımızı ''bu millet çile çekmeye alışık'' diye ironik bir şekilde anlatarak normal gibi gösteren iktidarımız var.
Böyle zor bir ülkede yaşıyoruz. Böyle bir ülkede meslek odası yöneticiliği yapıyoruz, böyle bir ülkede meslek odamızın kongresini yapıyoruz, böyle bir ülkede mesleğin derin sorunlarına çözüm bulmaya çalışıyoruz
Bu yüzden ülkede yaşananları, olup biteni doğru anlamak, doğru gözlemlemek ve doğru tespitlerde bulunmak gerekiyor. Çünkü biz eczacılar, devletle aşırı derece iş yapan, ilişkileri olan bir meslek grubuyuz , bir örgütüz.
Son dört yılda bu ülke Suriyeli sığınmacılara 8.5 milyar dolar para harcamış, Türk parası karşılığı 25 milyar lira!
Türkiye’de kamu ilaca 17 milyar lira para ödüyor. Buraya dikkat edelim ! Suriyeli sığınmacılara 25 milyar lira para harcayan devlet, ilaca 17 milyar lira para harcıyor.
2015 Ekim ayında yani iki ay önce Türkiye’nin savunma harcamaları geçen yılın Ekim ayının harcamalarına göre iki katı artmış. Bu belki bir zorunluluktu, ama bunu bilmek gerekiyor.
Oysa bizim SGK'dan istediğimiz, Türk Eczacılar Birliği'nin web sayfasına koyduğumuz iyileştirmelerin, hatta buna iyileştirme de demeyelim, en azından kaybettiklerimizin bir bölümünün karşılığı 800 milyon lira. Başka ülkeden sığınanlara 25 milyar harcanırken , savunma harcamalarımız iki katına çıkarken , eczacılara hiç bir şey vermiyorsunuz.
Bir seçim vaadi vardı. Kasım seçimleri için iktidarın bir seçim vaadi vardı. Asgari ücret 1300 liraya çıkacak . Asgari ücretin 1300 liraya çıkmasına bir sözümüz yok, bizler de sonuçta emekçiyiz , sağlık emekçisiyiz.1300 liraya çıkışın kaynağını ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı adres olarak özel sektörü gösterdi. Maliyeti ne kadar? 30 milyar lira.
Özel sektör ne yaptı refleks olarak ? TUSİAD gibi kurumlar ; “Bizim maliyetimiz artarsa biz de bunu fiyatlarımıza yansıtırız “ dedi .
Peki eczacı ne yapacak? Eczacının fiyat belirleme hakkı var mı? Maliyet eczacıya kalacak . Bu maliyetin eczacıya kaybettirdiği ne kadar ? Kişi başı, personel başı 500 lira arkadaşlar !
Türkiye'de 26000 tane eczane var, eczanelerin buradaki toplam aylık kaybı yaklaşık 37 milyon lira, yıllık 450 milyon lira .Biz sosyal güvenlik kurumundan 800 milyon lira alırsak iyileşeceğiz diyoruz, iktidarın bir vaadinden ,asgari ücretin 1300 liraya çıkarılmasından dolayı 500 liralardan eczacıların kaybettiği miktar yıllık bazda 450 milyon lira .
Hani biz 800 milyon lira alırsak iyileşecektik.
Bunları şunun için söylüyorum; seçim sonuçlarına doğru bakmak zorundayız seçim sonuçlarında şunu görmek zorundayız. Bu iktidar 2019'a kadar bu ülkenin başında. Bizi ,ülkeyi yönetecek ve dominant karakterli bir iktidar. İstediğini ,hedefini yani kafasına koyduğunu yerine getiren bir iktidar .
O yüzden iktidarla ;
1) Kişisel değil kurumsal ilişkiler kurmak zorundayız.
2)Sorunlarımızı, beklentilerimizi ve yaşadıklarımızı bu iktidara, doğru biçimde göstermek, anlatmak zorundayız.
3)Doğru, dengeli bir ilişkiler ağı örmek zorundayız ve de güçlü olmak zorundayız.
Yaşadıklarımızdan sonra şunu söylemek doğru olabilir mi ?
6 Aralık’tan sonra TEB 'in başına şu gelirse şu olur , o gelmezse böyle olur diyebilir miyiz? İktidara yanaşık bir yapı gelirse bizi korur ,iktidardan farklı bir yapı gelirse burayı koruyamayız deme sığlığında olamayız bu bizim hakkımız değil, bu da doğru olmaz. Bu sav doğru olsaydı, bu iktidar 2002 den beri görev başında arkadaşlar, TEB’in mevcut yapısı da 2007'den beri görev başında, seçimlerden sonra madem burayı koruyabilecek bir yapı getirmemiz gerekiyormuş, o zaman siz buradaydınız neden bir yıldan beri anlaşmayı imzalayamadınız?
SGK anlaşmasını neden imzalayamadınız soruyorum ?
6 Aralık'tan sonra bizi böyle mi koruyacaksınız ?
SGK’nın TEB in Nisan ayında ortaya koyduğu ekonomik talepleri kabul etmiyorum muhtırasını ,bakın muhtırası diyorum TEB’in sayfasına koyarak mı koruyacaksınız eczacıyı?
Türk Eczacılar Birliği ithal ilaç birimi 1,8 milyar lira eczacının rafından alınan ilaçla ciro yaparken ,
6 Aralıktan sonra!
Eczacı odaları yüzlerce ilaç piyasada yok diye açıklama yaparken, bakanlığın yaptığı açıklamayı doğrulayan ,odaları ise yalanlayan yazıyı TEB'in web sitesine imzanızla koyarak mı koruyacaksınız eczacıyı, bunu soruyorum arkadaşlar ?
Yine, eczacı günden güne eriyip biterken bu sözleşme görüşmelerini sonuçlandırmayıp, uzatma zeyilnamelerini imzanızla sayfaya koyarak eczacıya mesaj atarak mı koruyacaksınız eczacıyı?
Sormaya devam ediyorum .
6 Aralıktan sonra eczacıyı nasıl koruyacaksınız?
Bakanlıkla görüştük anlaştık, ITS sistemine KKİ zararlarını girin 130 milyon lirayı alacağız diye WEB sayfasına eczacıya talimatlar yazacaksınız, bu parayı eczacının cebine koyamayacaksınız, ama eczacı yardımlaşma sandığının parasını ödeyemedi diye eczacının farmainboxunu kapatarak mı koruyacaksınız eczacıyı?
Bunları sormak istiyorum arkadaşlar!
Bu mu iktidardan bir şey almak ya da eczacıyı iktidarın gazabından korumak ? Korumak ve almak için güçlü olmak lazım. Ben şuradayım, buradayım diye bu işler olmaz.
Oda başkalarına, ilgili bakandan randevu alıp döneceğiz diyeli tam 6 ay oldu. Suriyeli sığınmacı reçetelerinden bahsediyorum arkadaşlar. Bu randevuyu sağlayamadınız hala . Ama biz bu iktidarla beraber eczacıya bir şey kazandıracağız diyorsunuz. Altı ay oldu bu randevuyu alamadınız ama iki aydır genelgeyle ilaç veriliyor. Eczacıyı böyle mi koruyacaksınız 6 Aralıktan sonra.
Bböyle bir koruma kalkanı varsa, biz böyle bir koruma kalkanı istemiyoruz , başımızın çaresine bakarız. Bunu söylemek istiyorum.
Şimdi arkadaşlar!
Konunun başına dönmek gerekirse.
İktidarı,doğru tanıyacak,
Akıllı analiz edecek,
Doğru planlama yapacak,
Sorunları ''biz uff olduk'' afişleri ile Ankara’nın merkezlerine asarak anlatmayacağız
Bir meslek odası,akademik meslek odası sorunlarını böyle anlatamaz . Bu yaklaşım doğru değil. Akademik meslek odasının bir saygınlığı vardır, bir ağırlığı vardır. Bunu indiremezsiniz
Bir akademik meslek odası gerektiğinde kamusal çıkarları ortaklaştırılabilen, uyumu sağlayabilen, gerektiğinde ise soran-sorgulayan eleştiren bakışını , tavrını toplumla ,ülkeyle paylaşacak, mücadele gücü yüksek bir yapı kurmak durumundadır. Bir akademik meslek odası böyle olmak zorundadır değerli arkadaşlar.
Değerli meslektaşlarım!
Doğru planlama, analiz nitelikli bir yapı dedik.
Şimdi burada 335 tane delege var, yarın bu arkadaşlarımız oylarını kullanacaklar. Yeni bir Merkez Heyeti seçecekler. Sonuç ne olursa olsun bu Merkez Heyeti hepimizin Merkez Heyetidir. Saygı duyacağız.
Mevcutta görünen iki yapı var, bu iki yapıdan biri kazanacak.
Anlaşırsınız-anlaşamazsınız, örtüşürsünüz ya da örtüşemezsiniz, uyuşursunuz uyuşamazsınız. Bunlar bir tarafa, burada aday olan herkes değerlidir, önemlidir. Çünkü; burada aday olan arkadaşlarımızın şöyle bir iddiaları var, bir özveri bir fedakarlık iddiaları var .Nelerden ? Kendilerinden, çocuklarından, eşlerinden, evlerinden, işlerinden fedakarlık yapma iddiası ile buraya geliyorlar. Şimdi Artvin’deki selden dolayı oradaki eczacılara yardıma giden Trabzon eczacı odası başkanı da değerlidir, Kobani’ye , Ezidilere yardım etmek çabasında olan Urfa, Mardin ,Diyarbakır Eczacı Odası Başkanı da değerlidir. Yaptığı teknik çalışmalardandolayı Antalya’nın, Samsun’un Eczacı Oda Başkanları da değerlidir. İşte 54 oda başkanım için aynı temennide bulunabilirim hepsi değerlidir, hepsi saygıyı hak ediyor.
Bu bakımdan adaylık noktasında olan bu yapılara kalkıp ta ilkesiz, şekilsiz gibi tanımlamalarda bulunmak hiç de hoş deği,l bu bize yakışmıyor. Dün Tekin buradan bahsetti bu örgütün en önemli geleneği demokrasidir dedi. Demokrasinin de içinde eleştiri hakkı vardır. Eleştirebilirsiniz ama saygı ölçüleri içinde eleştirebilirsiniz. Ayrıca kendi durduğunuz yerden eleştiremezsiniz .Yöneticilerin şu durumu vardır, oldukları yerden bakamazlar , yukarıya çıkmaları lazım ,balkona çıkıp bakmaları lazım. Ne demiş şair, şöyle bir dörtlük var benim çok hoşuma gider.
Yavaş yavaş ölüyorum, dedi
Kaplumbağa
Haklısın ne uzun bir gün, dedi
Kelebek
Biz kaplumbağa ve kelebek gibi olamayız arkadaşlar, bizler yöneticiyiz bizlerin böyle bir hakkı yoktur. Bizim bir soruna bakarken hele örgütün sorununa , örgütün meselesine bakarken yukarıdan bakmamız, empati yaparak ve saygı çerçevesinde bakmamız lazım .Bunu da burada bahsetmeden geçemedim.
DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM;
Önümüzde çözülmesi gereken acil sorunlarımız var, birçok arkadaşım da bahsetti.
Oluşturmamız gereken gelecek hedefleri ve stratejisi var.
Kısa vadede konsantre olmamız gereken başlıklar,
Adım atılarak ekonomik kazanımlar almamız gereken antlaşmalar,
SGK antlaşması çıkmazda ,buradan bir şeyler hatta çok şeyler almak zorundayız.
Iskonto makası yükselmeli, reçete başı pay artmalı, KKİ den uzaklaşılmalı, muayene ücreti rezilliği kalkmalı.
Suriyeli sığınmacılar meselesi, bizim tarafı olacağımız tek tip anlaşma ve SGK muhataplığı ile ''bakın arkadaşlar burası önemli'' AFAD değil SGK muhataplığı ile imza altına alınmalı.
Yönetmelikle eczacıya ekonomik yükler getiren maddeler uygulanırken, Sağlık Bakanlığı tarafından hemen uygulanırken, yönetmelikte bazı maddeler halen Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanmamaktadır. Bu konuda çelişkiler kalkmalıdır.
Yönetmelikle ilgili başka bir şey daha var arkadaşlar, bu örgütün ortaklaşmadığı düşünceler var, bazı maddelerle ilgili olarak TEB önder olmalı, örgütün odalar arası anlaşamadığı uzlaşamadığı ortaklaşamadığı o maddelerde ortak bir payda altında birleşmek durumdayız, çünkü bunlar bizim için önemli konular.
Meslek hakkı konusunda bir şey isterken bu hakkı hak ettiğimizi de eczaneler, eczacılar ortaya koymalı. Bu, işin temel noktası olduğundan hak etmemiz gerekir.
Bu dört temel başlık belki de en acilimiz olarak yeni Merkez Heyeti’nin gündemidir.
Oluşacak Merkez Heyeti ortak irade ve güçle bu dört noktadan kısa vadede bir şeyler çıkarmakla yükümlüdür.
DEĞERLİ MESLEKTAŞLARIM:
Gelelim şu birleşme ya da ortak liste konusuna;
Türk Eczacılar Birliği 4 dönemdir aynı kadro, aynı ekip ve aynı anlayışla yönetiliyor,
Bir kadro bir ekibi seçiyor, o ekip de bizi bir anlayışla yönetiyor. Nasıl bir anlayış bunu söyleyeyim
1) Bütün işler genel sekreter üzerinden yürür. O her şeye egemendir, her şey onun uhdesinde döner başkan dâhil TEB başkanı dâhil herkes bu halden memnundur.
Başkan Ne Yapar:
Genel sekreter örgüte egemenken başkan odaları ‘’idare’’ eder.
Muhalefete FIRÇA ATAR.
2) Temsiliyet nasıldır ? Bu merkez heyetinin oda sayısı az, eczacı nüfusu az ama iktidarı vardır. İktidar vardır muktedirlik yoktur. İktidardır ama muktedir değildir. İşte böyle bir merkez heyetimiz vardır sekiz yıldır ve anlayışımız da budur.
Başka ne vardır bu anlayışın içinde. Dün biraz Tekin bahsetti, yönetmelik taslağı saklanır mesela örgütten, neden saklanır be nde bilmiyorum ama yönetmelik taslağı saklanır . Sonra yönetmelik yayınlanır , çağırılır başkanlar ‘’ya bu yönetmelikte iyi gitmeyen işler var gelin bunları konuşalım’’ denir. Yönetmelik çıktıktan sonra bunu nasıl düzelteceğiz diye çağırılır, çıkmadan da bu gizli kalması gerekir diye paylaşılmaz.
Sgk sözleşme süreci ile ilgili başkanlar danışma yapılır, denir ki ''sözleşmeyi uzatalım ,uzatmayalım ''? Ne yapsınlar oda başkanları çıkarlar görüşlerini anlatırlar sonra derler ki toplantının kapanışında biz zaten Merkez Heyetinde 30 eylül kararını aldık derler. Bizi neden çağırdınız buraya 54 tane oda başkanı dünyanın parasını harcıyor, dünyanın zamanını harcıyor oraya geliyor ya zaten biz merkez heyetinde karar aldık diyorlar.
Anlayışları sıralamaya devam ediyorum arkadaşlar. Biz 8 yıldır böyle bir anlayışla yönetiliyoruz.
Dışarıda eczacı dernekleri son zamanda etkin olmaya başladılar. Eczacı dernekleri örgütte ayrışmayı kendilerinde hak görmüşler ki, kendi nöbetçi eczanelerinin listelerini sitelerinde yayınlıyorlar. Dışardaki rezillik budur. Bir eczacı derneği takip ediyor musunuz bilmiyorum. Kendi nöbetçi eczanelerinin isimlerini sitesinde yayınlıyorlar. Halka diyor ki benim eczanem bu gidin buralardan alın diyor öbür eczanelerin isimlerini vermiyor dışarısı bu hale gelmiş, ayrışmak anlamında ama bunlar olurken buraya müdahale edilmezken buraya laf söylenmezken TEB odaların özerkliğine müdahale eder, TEB farmaınbox üzerinden eczacıya sözleşme satar. Odaların özerkliğine neden bu kadar müdahale ediliyor ben bunu anlayamıyorum. Sözleşmeyi eczacı odası satar, çünkü onu eczacıya verirken oda başkanı veya genel sekreterin altında imzası vardır. Onunla SGK'na gider. Yani neden bu kadar müdahale ediliyor odaların özerkliğine .
Başka ne vardır? Samimiyetsizlik vardır. Şimdi SGK ile bu sözleşme uzatma görüşmeleri devam ediyor bir bakıyorsunuz gazetelerde haber 30 Eylülden sonra faturalı fişli yaşama geçeriz. E 30 Eylül geçti, 30 Ekim geçti, 30 Kasım geçti, hani neredeyiz?
Şimdi bakın arkadaşlar bu örgüt ne söylüyorsa bunu yerine getirmek zorundadır. Bu örgüt bunu 2001 de söyledi yerine getirdi 2008'de söyledi yerine getirdi. 2009'da söyledi yerine getirdi. Eğer bu örgüt 30 Eylül’de faturalı fişli satış olacak diyorsa yapacaktır. Yapmıyorsa bu örgütün dayanışması birlikteliği gücü sorgulanır, ki bu gün dışarıda sorgulanıyor. O zaman samimi olacaksınız. Bir şey söylüyorsanız samimi olacaksınız.
Burada dağıtılan aday olan grupların birinin yapacaklarını broşüründen okuyorum. Samimiyet üzerine;
“eczacı odalarına maddi destek, şimdiye kadar merkez heyetimiz tarafından faaliyette bulunan eczacılık fakültelerine yıllık 5000 TL karşılıksız yardım yapılmaktaydı. Bu uygulamayı eczacı odalarımız için başlatarak onların giderlerine katkı sağlamayı hedefliyoruz.
Eczacı odalarına 5000 TL yardım verilecekmiş, hibe edilecekmiş.
Gaziantep Eczacı Odasının TEB’ine hiç borcu yoktur. Gaziantep Eczacı Odası 2010 yılında eczacılarına daha iyi ortamda hizmet sunabilmek için 300 kişilik bir toplantı salonu yaptı. Bunun için TEB’den ödemek üzere 1 yıl sonra ödemek üzere 100,000 TL istedi verilmedi. Bunun altında kimlerin imzası var? Buraya bu yazıyı koyanların imzası var. Samimi olacaksınız!
Başka bir şey daha var. Ben bu ifadeyle ilgili bu ifadenin buradan çıkarılmasını istiyorum ya da pardon denilmesini istiyorum. Kongre zamanı gelmiş delegelere şu söyleniyor; odalara 5000 TL vereceğiz. Ya bu örgüte böyle bir şey söylenir mi! Ne kadar ağır bir şey. Odalara 5000 TL vereceği,z hangi odanın böyle bir şeye ihtiyacı var ya. Seçim zamanı delegelere bu söyleniyor. Biz bunu yapacağız, bize oy verin. Bunlar doğru şeyler değil arkadaşlar. Hiç yakışmıyor!
Evet, MH’nin özelliklerinden bahsettim, anlayışlarından bahsettim. Devam ediyorum. Tek adamlıktan, kapsayıcılıktan uzak olma, sorun çözemeyen ayrışmaya seyirci kalan bir anlayış ve tabi tıkanmışlığı ve tükenmişliği getirdi.
Bizler bu yapı burada dururken 2013 yılında hani “beraber yürüdük biz bu yollarda” var ya o zaman geldik dedik ki bu yapıya, işler kötüye gidiyor eczacı zor durumda biz her türlü fedakârlığa hazırız arkadaşlar.
Hiçbir ön koşul olmadan, hiçbir talebimiz olmadan şunu istiyoruz; örgütü açın 54 eczacı odasını açın nitelikli, iş yapabilecek güçlü bir MH oluşturun. İstemezseniz de bizden de kimseyi almayın dedik .Hiç bir şey istemiyoruz. Yeter ki güçlü bir örgüt yaratın dedik. 2013 yılında bunu söyledik arkadaşlar.
Yanımızda şahitlerimiz var arkadaşlar. Böyle gittik biz o görüşmeye. Ne oldu? Dönülmedi , reddedildik!!!
Yaklaşık olarak 14 -15 bin eczacıyı temsil eden eczacı odaları buraya gitti. Gelin doğru bir TEB kuralım denildi. Dönülmek nezaketi bile gösterilmedi. Aradan 2 yıl geçti, genişlemeden ,kapsayamıyorsunuz. Kapsamadan ,çözemiyorsunuz ,üretemiyorsunuz yalnızca rutinde kalıyorsunuz. İşte rutinde kalırsanız haliniz bu .
Bizler şunu gördük; bu tıkanma ve tükenmişlik bir ayrılık getirdi. Çünkü siz bir şey çözemezseniz, eczacı örgüte olan güvenini kaybederse, eczacıya ekonomik bir şey veremezseniz tıkanırsınız tükenirsiniz. Sonrada kendi aranızda ayrışırsınız. Bir defa bu ayrılığı getirip de siyasi bir zemine oturtmak doğru değildir.
Ve süreçte iki yapıdan bir tanesi bize el uzattı. Bir tanesi de dedi ki; valla çok iyi yapıyorsunuz, devam edin, sizler çok iyi insanlarsınız. Çok değerli adamlarsınız ama liste çıkartınız, dedi. Biz artık bu noktada arkadaşlar şunu reddedemezdik; eczacıyı kapsamayı, kucaklamayı, eczacının sorunlarına derman olmak için mücadele etme teklifini reddetme hakkımız bizde yoktur, yapamayız bunu. Bu örgütte bu kadar emek vermiş insanlar yıllarını vermiş insanlar bunu reddetme lüksü bizde yoktur biz de reddetmedik. Bunun için buradayız, eczacıya hizmet etmek için buradayız.
Anlayışı şunun üzerine kurgulayacağız: Birleştireceğiz, kapsayacağız, üreteceğiz, güveni sağlayacağız ve güçlü bir yapıyı ortaya çıkaracağız. Ve kişilerle değil hep birlikte yönetme becerisini ortaya koyacağız. Bunun için çalışacağız. Bunun için kabul ettik, bunun için de birlikte yürüyoruz. Daha önce ne söylediysek hep doğruyu söyledik. Kamu kurum iskontolarında hep şu noktaya geleceğiz dedik geldik, yönetmelikte şu noktaya geleceğiz dedik geldik. Sözleşmede şu noktaya geleceğiz dedik oldu. Ne söylediysek yerinde duruyor arkadaşlar. Hepsi kayıtlarda var. Hiçbir şeyden de fedakârlık etmiyoruz. Hiçbir şeyi de reddetmiyoruz. Ama şunu söylüyorum eczacı için bu noktaya geldik.
Ben sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum arkadaşlar;
TEB önümüzdeki yıl şubat ayından itibaren 60. yılını kutlayacak. 60 yıllık koca bir çınar, gelenekleri olan bir çınar, büyük bir örgüt. Türkiye'de 60 yılını doldurmuş, barolar birliğinden başka geçmişi o kadar köklü başka bir oda yok.
Gaziantep Eczacı Odası da TEB’in kuruluşunda yer almış ilk sekiz odadan bir tanesidir. Hatta Gaziantep eczacı odasının üyelerinden bir tanesi TEB kuruluşundaki ilk genel kurulun üyesidir, hayattadır. Allah selamet versin. Daha sonra kongre divan başkanlığı yapmıştır. Onun bizim eczacı odasının sayfasında bir hatırası var. 1974 yılında TEB’in genel kurulu Sağlık Bakanlığınca eczane ıskontolarının düşürülmesinden sonra bir karar alıyor. Boykot kararı alıyor, iki aşamalı bir karar. Bu kararda deniliyor ki '' önce nöbetçi eczaneler açık kalmak kaydıyla boykot yapacağız; eğer bizim ıskonto haklarımız verilmez ise sonrasında bütün eczaneleri kapatacağız'' deniyor.
Fakat bu eylem yerine bir türlü getirilemiyor. Ama Gaziantep Eczacı Odası o zaman bu TEB büyük kongre kararı uygulanması noktasında direngen davranıyor. Şanlıurfa Eczacı Odası da o zaman Gaziantep Eczacı Odası bünyesinde birlikte bu eylemini gerçekleştiriyorlar .Zamanın Sağlık Bakanı Kemal Demir’dir . Bu bir süreçtir bu ciddi bir süreçtir bu 12 Mart sonrasıdır. İnsanların içeriye atıldığı, hapislere atıldığ,ı işkence gördüğü bir dönemdir, bu direngenliği gösteriyorlar ve Kemal Demir Gaziantep eczacı odasının üyelerini makamına çağırıyor. Evet, Ankara’ya çağırarak bu ıskontonun düşürülmesi için , bakanlığın kararını tekrar gözden geçiriyor. Tekrar biz o ıskonto hakkımızı kazanıyoruz. Bu öyküyü bizim web sayfamızda dilerseniz bulabilirsiniz. Refik Özdinç abimizin bir yazısıdır. O bu eylemi anlatıyor, şöyle bitiriyor; “biz bu işi birlik olarak kazandık, bir ve bütün olursanız hiçbir güç sizi yenemez” 75 yılındaki eczacının yapmış olduğu o eylemi.
Ben de bir ve bütün olmak duygusu ile hepinizi Gaziantep Eczacı Odası adına saygılarımla selamlıyorum.
Teşekkür ederim…