2007 yılı Eylül ayında yaptığımız kongre ve seçim sonrasında Yönetim Kurulu olarak aldığımız görevde iki yılımızı dolduruyoruz. Bu iki yılın nasıl geçtiği, başarılı ya da başarısız olduğunu elbette ki iki yıldan beri bizi gözlemleyen üyelerimiz yapacaktır.
Ancak gerçek şu ki 1956 yılında Türk Eczacıları Birliği ile birlikte kurulan ilk 8 odadan birisi olan odamız, tıpkı diğer eczacı odaları gibi belki de tarihinin en ağır, en sorunlu, en sıkıntılı iki yılını yaşadı. Dolayısıyla bu durum hem örgütü hem de eczanesindeki eczacıyı etkiledi.
Bu dönemde; bir taraftan ülkemizde yaşama geçirilmeye çalışılan Sosyal Güvenlik Reformu ve beraberindeki Sağlıkta Dönüşüm’ün sancıları ve sıkıntıları büyük ölçüde yaşandı. Öyle görünüyor ki; bu sıkıntılar önümüzdeki dönemde de devam edecek…
Dünyayı iyice etkisine alan ve adına küreselleşme denilen ekonomik işgal ve dolayısıyla oluşan krizin yansımalarını da hem ülke genelinde yaşanan işsizlik, kapanan işyerleri, iflaslar gibi olaylarla, hem de mesleğimizi yaparken eczanelerimizde yaşadığımız ekonomik sıkıntılarda duyumsadık.
Bugün, geçmişi değerlendirip, ileriyi düşündüğümüzde, küresel krizin etkisinin önümüzdeki birkaç yıl daha süreceğini, hem ülkemizin, hem de mesleğimizin sıkıntılarının da bundan nasibini alacağını tahmin etmek güç değildir.
Bu dönem;
- Eczacıların ilaç alımlarındaki ıskontoların azaltıldığı,
- Sosyal Güvenlik Kurumu adı altında kurumların birleştirildiği,
- Eczacılıkla ilgili yasalarda eczacı aleyhine farklılıklar yapılarak, eczacı – eczacı ortaklığı ve zincirin önümüze dayatılmak istendiği,
- Türk Eczacılar Birliğinin eczacıyı temsil yetkisinin tartıştırıldığı,
- Ekonomik krizin ve bugünkü koşulların sürmesiyle, yaklaşık 8000 eczanenin kapanacağı ve bir o kadarının da sıkıntılar yaşayacağının öngörüldüğü,
- Sıklıkla değişen Sağlık Uygulama Tebliği ve Değişen ilaç verilme kuralları ile hem hastaların, hem de eczacıların büyük sıkıntılar yaşadığı,
- Onlarca bölgede uygulanmaya başlanan Aile Hekimliği sisteminin oluşturduğu yapının karmaşaya dönüştüğü,
- Ekonomik sorunlar nedeniyle, artık karşımıza evrimleşerek çıkan en önemli sorunumuz olan muvazaa girişimlerinin arttığı, bir dönem oldu.
İşte yüzlerce kez uyarmamıza rağmen, sesimizi duymayanlara bir şeyler anlatabilmek amacıydı, resmi kayıtlara göre 32.000 kişiyi 21 Aralık 2008’de Ankara Kolej Meydanı’na taşıyan ve bizi yönetenlerin duyması için hep birlikte ARTIK YETER diye haykırtan.
Böylesi ağır koşulların olduğu iki yılı örgütü ve eczacısıyla iç içe geçirdik. Dayanışmayı ve güç birliğini birlikte yaşadık.
Meslek odasında görev yapmak zor iştir. Ama daha önemlisi burada görev yapmak çok onur vericidir. Zorluğu ortadan kaldıran, onuru yükselten ise meslektaşların odaya verdiği destek ve güvendir.
İşte son günlerde yaşadığımız “ilaç alım koşularına ilişkin eylemlilik” sürecinde eczacının verdiği direnç ve destekle geldiğimiz noktalar ortadadır. Hedefi ve çözümü gösteren yöneticinin de aradığı ise bu destek ve dirençtir. Bundan sonra ki süreçte de ilaç alım koşullarının iyice gözden geçirerek alımların yapılması ve eşdeğer ilaçların desteklenmesi eczacının yaşam biçimi olmalıdır.
Önümüzdeki günlerde yalnızca biz değil 50 eczacı odası daha kongresini yapacak. Bu anlamda eczacılarımıza düşen görev birlik ve beraberlik ruhunu kaybetmemesidir. Mesl