Mesleğimizin en önemli karar organlarından olan TEB’nin 36. Olağan Seçimli Kongresi 13-16 Aralık 2007 tarihinde Ankara’da yapıldı. Türkiye’deki birçok meslek örgütüyle karşılaştırıldığında en uzun süreli genel kurul yapan birkaç örgütten birisi TEB’dir.
36. Genel Kurul’da Eczacı Odası sayısı 47’den 51’e çıktı. Karaman, Yozgat, Osmaniye ve Adıyaman Eczacı Odası 36. Genel Kurul’un aldığı kararla kuruldu. Bu odalarda yeni oluşacak yönetim kurullarına ve odalara emeği geçecek tüm arkadaşlarımıza başarılar dilerim.
Eczacı odalarının sayısının yeni kurulanlarla birlikte 51’e ulaşması sanırım önümüzdeki kongrelerin sürelerinin de uzamasına yol açacaktır. Çünkü, sadece odalar adına kürsüye gelen konuşmacı sayısının artması nedeniyle 3 günlük süre yetersiz kalmaktadır. Konuşmacılara verilen sürenin, mesleğimizin ve odalarımızın sorunlarının aktarılması, TEB çalışmaları ve hesapları konusunda düşüncelerin ifade edilmesi, mesleğe ilişkin kaygı, endişe ve beklentilerin, farklı ya da ortak bakışların seslendirilmesinin ve tartışılması için çok kısa olduğunu ifade etmeden geçemeyeceğim. Bu nedenlerle daha sonra yapılacak olan genel kurulların sürelerinin uzatılması, örneğin 3 yerine 5 gün yapılması olabilir diye düşünüyoruz.
36. TEB Kongresi’ne baktığımız zaman şu söylenebilir:
“Kongre yine seçim tartışmalarının gölgesinde kaldı”.
Ağırlıklı olarak seçime kilitlenmiş olsa bile kongrede üzerinde mutlak durulması gereken konular bazı konuşmacılar tarafından dile getirildi. Çeşitli yönleriyle ele alınan bu konuların o salonda kalmaması, bu düşünce ve beklentilerin yeniden değerlendirecek tartışma ortamlarının yaratılması sonucunda yaşama uygulanması gerektiği kanısındayım.
Eczacılık mesleği, küreselleşen ekonomiden ne yazık ki soyutlanamıyor. Çünkü Türkiye’deki pazarın durumu küresel sermayenin ciddi bir biçimde ilgisini çekmektedir. Ayrıca AB ile yapılan anlaşmalar gereği mesleğimizde de bazı değişikliklerin olması kaçınılmaz gibi gözükmektedir. Bu gerçeği göz ardı etmeden söylenecek sözlerin, ortaya konulacak açılımların ve yapılması gerekenlerin öncelikle sektörün birincil aktörü olan eczacılar tarafından söylenmesi ve şekillendirilmesi mutlak gereklidir.
Yeni oluşacak Merkez Heyeti, eczacı örgütünün sektöre müdahil olma isteğini göz ardı etmemelidir. Bu konuda olması gereken en iyi koşulun sağlanması için, odaların düşüncelerini dikkate alması ve projeler ortaya koyabilecek tartışma ortamları yaratması son derece önemlidir. Eczacı odalarının ortaya koyacağı farklı düşünceler, TEB Merkez Heyeti’ne yol gösterecek ve çalışmalarını destekleyici açılımlar getirecektir. Önümüzdeki dönemde her kongrede duyduğumuz iyi dilekler ve iyi niyetler yönünde söylenen sözlerin yaşama geçirilmesi için çok çaba harcanmalıdır. Çünkü;
OTC ,
İlaçta reklam ,
Sosyal Güvenlik Kurumu ve Maliye Bakanlığı’nın genel sağlık harcamaları içinde giderek artan ilaç harcamalarını kontrol altında tutma yönündeki tedbirlerin eczacıya yansıyan etkileri,
Dermatolojik ve dermokozmetik ürünler,
Fitoterapi ve uygulanması,
6197 sayılı eczaneler ve eczacılar hakkındaki yasaya ilişkin değişiklik taslağı,
2008 yılı Protokolü,
gibi daha bir çok konuda düşüncelerimizin ve yapılması gerekenlerin TEB Merkez Heyeti önderliğinde daha etkin bir biçimde dile getirilmesi mutlak bir zorunluluktur.
Bu bakımdan mesleğimiz ve sorunlarımızla ilgili konularda yeni düşüncelerin üretildiği ortamlar oluşturmak zorunlu görevimiz olmalıdır. Burada ortaya çıkacak düşünce ve önerilere eczacı kamuoyunun da katkısı sağlanmalıdır. Çünkü gelecekte mesleği bekleyen sorunlar ve tehlikelere karşı verilecek savaşımda eczacının bilinçli olması, birlikte davranması ve mutlak katkısı kaçınılmaz olacaktır.
Son birkaç yılda Türk Eczacıları Birliği Kongresi sonunda yapılan seçimlerin tek adama endekslendiği bir yapılaşma gördük. T