Değerli basın mensupları, sevgili meslektaşlarımız;
Tarihi insanlık tarihinin başlangıcına dayanan, uygarlığın en eski bilim dallarından birisi olan, ampirik yöntemlerden modern yöntemlere de Galenus’un memleketi olan bu topraklar üzerinde evrilen eczacılığın, bilimsel olarak akademik eğitimine geçildiği 14 Mayıs 1839’un 185. yıldönümü vesilesiyle Ulu Önderimizin manevi huzurunda sizlerle bir aradayız.
Eczacılık bilimi binlerce yıllık gelişimini günümüzde de sürdürmekte, her geçen gün yeni alanlar açılmakta, yeni ilaç molekülleri sentezlenmekte, yeni tedavi yöntemleri geliştirilmekte ve insanlığın kullanımına sunulmaktadır. Ancak modern eczacılığın temellerinin atıldığı bu coğrafyada artık bu gelişmelere sunulan katkı yok denecek düzeylere gerilemiştir. GSYH içerisinde AR-GE çalışmalarına ayrılan oran gelişmiş ülkelerde %20’lerde seyrederken ülkemizde %1’li seviyelerde dolaşmakta, bu tablo bu durumun sebebini açıkça ortaya koymaktadır.
Biz eczacılar her 14 Mayıs’ta bu alanda bir araya geliyoruz, yıllardır takvimler değişiyor, buradaki insanlar değişiyor ama eczacılığın önündeki sorunlar her geçen yıl artarak gündemimizdeki yerini koruyor.
Sorunların çözümsüzlüğü bir yana, her geçen yıl tablo daha da kötüleşiyor, meslektaşlarımız gün geçtikçe yeni problemlerle boğuşmak zorunda bırakılıyor.
Bizler bugün de serbest eczanelerimizde ödenmeyen KKİ’lerle, yamalı bohçaya dönüşmüş olan SUT hükümleriyle, eczacının hiçbir dahli olmayan SGK geri ödeme kesintileriyle, enflasyon karşısında eriyip yok olan kar oranlarıyla, bulunmayan ilaçlarla, güncel şartlardan çok uzakta olan İFK’leriyle, geri ödemesi 5 ayı geçen sığınmacı ilaç bedelleriyle uğraşıyor, mesleğimizi yapamaz hale getiriliyoruz.
Bizler bugün de kamu ya da özel hastanelerinde, çoğu uygun uygun olmayan koşullarda kurulu hastane eczanelerinde, hak edilenin çok altında katsayılardan ücretlendirilerek çalışıyor, ağır çalışma şartlarında özlük haklarımızı alabilmek için mücadele ediyoruz. 50 hasta yatağına 1 eczacının düştüğü uluslararası standartların uzağında, ağır sorumluluklar altında ve süregelen personel eksiğiyle 7 gün 24 saat çalışmaya çabalıyoruz.
Bizler bugün de kamu kurumlarında yetersiz özlük haklarıyla, angaryaya varan iş yüküyle, düşük ücretlerle çalışmaya devam ediyoruz.
Bizler bugün de atama yapılacak 100 eczacı pozisyonuna binlerce kişi müracaat ediyor, atanamıyor, özel kuruluşlarda asgari ücretin çok görüldüğü iş tekliflerine maruz kalıyoruz.
Bizler bugün de sayıları 60’ı geçen eczacılık fakültelerinde, düşen eğitim kalitesiyle, eczacı öğretim görevlisinin bulunmadığı, laboratuvarsız, uygulamasız şartlarda verilen eczacılık eğitimiyle, bu fakültelerden mezun olan, ülkemizin ihtiyacının çok üzerindeki binlerce genç eczacının işsizlik sorunuyla uğraşıyoruz.
Muhakkak ki sektörümüzdeki sorunlardan sadece eczacılar değil, tüm halkımız etkilenmekte. Bulunamayan ilaçlardan dolayı tedaviye ulaşamayan, sağlığına kavuşamayan hastalarımızın sıkıntısını en derinden biz eczacılar hissediyoruz. Ülkemizdeki ilaç fiyat politikası yüzünden piyasadaki ithal ilaç sayısı her geçen gün erozyona uğramakta, daha da acısı geçtiğimiz son 10 yılda Avrupa Birliği tarafından ruhsatlanan ilaçların %85’i ülkemize hiç ithal edilmemektedir. İnsanlarımız, bilhassa kronik hastalıkların tedavisinde, ilaç ve eczacılık alanındaki son gelişmelerden uzak kalmakta, tedavilerinde bu yeni teknoloji ilaçlara erişememektedir. Kanımızca; geldiğimiz noktada bu durum tek başına bir halk sağlığı sorunu oluşturmaktadır.
Yaklaşık 20 yıl önce büyük umutlarla, güzellemelerle başlatılan “sağlıkta dönüşüm” politikaları, sağlık sistemini içinden çıkılamaz bir sorunlar yumağına dönüştürmüş, “hastanede rehin kalan hasta” metaforu şekil değiştirerek “hastaneye gidemeyen hasta” şekline gelmiştir. Bugün özel hastane ücretleri çalışan nüfusumuzun neredeyse yarısını oluşturan asgari ücretli için ulaşılamaz rakamlara tırmanmış, kamu hastanelerinde ise birçok bölüme haftalarca hatta aylarca randevu bulunamaz olmuştur. Muayene olmayı başarıp, tedavisini tamamlamak için eczaneye giden hastalarımız ise ilaçlar için ödedikleri katılım payının yanı sıra yüklü ilaç fiyat farklarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Reçetelerdeki ilaçların sadece fiyat farkları için halkımızın cebinden çıkan tutar yıllık 20 milyar TL’ye aşmıştır.
Ülkemizin içinden geçmekte olduğu kriz ortamının elbette farkındayız. Ülkemiz OECD ülkeleri içinde GSMH’dan sağlığa ve ilaca pay ayırmada yıllardır son sıralarda yer almaktadır. Bunu buradan hastalarımız, yurttaşlarımız adına yeniden hatırlatırız.
Sağlık hizmeti ertelenemez, kısıtlanamaz, ihmal edilemez. Erişilebilir, kaliteli ve ücretsiz ilaç ve sağlık hizmetini ülkemiz insanları için bugün burada tekrar talep ediyoruz.
Eczacı, sağlık sisteminin halka en yakın noktasıdır. Eczacı, insanımızın sadece bir “merhaba” ile ulaşabileceği tek sağlık profesyonelidir. Son dönemde, yaşadığımız pandemi sürecinde ve bölgemizi derinden etkileyen deprem felaketinde eczacıların ve eczacı meslek örgütünün ortaya koyduğu çaba, ulusal ve uluslararası pek çok platformda takdir edilmiştir. Deprem bölgesinin tamamında, yüz binlerce depremzedeye, tamamen eczacılar tarafından finanse edilen 28 çadır eczanede, meslektaşlarımız tarafından verilen hizmet bizler için gurur nişanesidir, bir daha asla böyle bir hizmete ihtiyaç duyulmamasını temenni ediyoruz.
185 yıldır bu topraklarda özveriyle, samimiyetle, fedakarca hizmet veren, her zaman halkın en yakınındaki sağlık danışmanı olan tüm eczacılarımızın 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü kutluyor, siz değerli basın mensuplarına katılımınızdan dolayı teşekkür ediyoruz.
GAZİANTEP ECZACI ODASI YÖNETİM KURULU
Duyuru Okunma Sayısı : 761